30 Kasım 2014 Pazar

8th Thessaloniki Cup 2014


Merhaba Arkadaşlar,

Yunanistan'ın Selanik (Thessaloniki) şehrinde 20 Kasım - 23 Kasım 2014 tarihleri içerisinde gerçekleşen ve 8.'si düzenlenen " Thessaloniki Cup" etkinliğine bir kez daha katıldık, ne de iyi ettik.  :)

Bu yıl da geçtiğimiz yıl ki kadar eğlenceli ve faydalı bir seminer ve çalışma şansı yaşadık. Ama önce size biraz etkinliğin içeriğinden bahsetmek istiyorum.



Thessaloniki Cup etkinliğinin değerli hocalarını sırasıyla aşağıya sıralamaya çalıştım.

Paul Budden         7.Dan Kyoshi   Malta
Livio Lancini        7.Dan Renshi   İtalya
Lorenzo Zago       7.Dan Renshi   İtalya
Michel Guentleur   7.Dan Renshi   Fransa
Takuya Murata     7.Dan Renshi   İtalya
    Donatella Castelli      7.Dan                İtalya        
Matsuda Kazuyo         6.Dan Renshi     UK        
Ferenc Kovacs         5.Dan       Macaristan  
Ioannis Papadimitriou      5.Dan   Yunanistan               
 Ryo Arai          5.Dan     Japonya 



PROGRAM

20 Kasım / Perşembe
18:00-20:00   Çocukların Keiko & 8th Thessaloniki Cup – Çocuk Turnuvası
20:00-21:30   Keiko ( Yetişkinler )
Salon : Thessaloniki - Atrapos Club

21 Kasım / Cuma
11:00-12:30   Keiko 
Salon : Thessaloniki- Atrapos club (Budden, Matsuda, Guentleur & Kovacs)
20:00-21:30   Keiko
21:30-22:00   Gi-keiko
Salon : Kolindros Spor Merkezi ve Tüm Hocalar 

22 Kasım / Cumartesi
09:00-12:00   Keiko
12.45-14.00   Dan Sınavı ( 1-5 Dan )
17:00-20:30   Açılış Seremonisi / Bireysel (Dan, Kyu, Women)
20:45-23:15   8th Thessaloniki Cup – Bireysel (Dan, Kyu, Men)
Salon : Kolindros Spor Merkezi

23 Kasım / Pazar
09:00-14:30   8th Thessaloniki Cup - Takım Maçları
14:00-14:30   Ödül Töreni ve Kapanış Seremonisi
Salon : Kolindros Spor Merkezi

Gördüğünüz üzere etkinlik Seminer, Dan Sınavı ve Turnuvalardan oluşmaktadır.
Açıkcası kendi adıma seminer bölümünün daha uzun sürmesini tercih ederdim. Turnuva kısmı neredeyse diğerlerinin toplamından fazla bir vakit almıştır.

Program neredeyse hiç aksamadı diyebiliriz. Elbetteki bu yılların emeği ile gelen tecrübeden kaynaklanıyor.

Geçtiğimiz yıl ki ziyaretimiz ile ilgili yazıyı okumuş olanlar bu yıl çok farklı bir şey beklemesin bence. Sadece bu sefer ki Türk kafilesi hem sayı olarak az hemde geçen seneden azıcık daha farklı kişilerden oluştu diyebilirim.

Kafilemiz
Ali Barış Öztürk - AKİ
Metin Fırat Onarcan - Boğaziçi Kendo
Akın Aşnaz - SoShinKai Dojo
Hande Öztürk - AKİ
Oğuz Yücel - İstanbul Kendo
Asrın Sustam - Boğaziçi Kendo
Sina Engin - Boğaziçi Kendo
Salih Baki Sayer - İTÜ Kendo


Bu sefer ki yazımı biraz farklı bir şekilde sürdürmek istiyorum. Öncelikle ortak yaşadığımız bölümlerden alıntılarla yolculuğumuzun kaba halini anlatıcam. Sonrasında ise, elimden geldiğince minik ayrıntılara gireceğim ama yolculuk arkadaşlarımın sözleri ile.

Ev ve Yolculuğa Başlamam - Çarşamba
Yolculuğuma 2-3 gün kala hazırlanmaya başladım. Kimisine erken kimisine de geç bir başlangıç sayılabilir bu durum. Açıkcası benim için biraz erken gibi oldu. Sadece sıkıntıdan çanta yapmaya başladım.

Hmm... neler aldım yanıma? öncelikle basit bir çanta hazırlama fikrindeydim. En son Sofya'ya giderken kullandığım büyük boy tekerlekli bavulumu ortaya çıkardım.Bunu neden aldığımı hızlıca açıklayayım. Tek bir çanta yapmak bana açıkcası mantıklı geliyor. Hem bougu hem de diğer giysiler için bir valiz hazırlamak biraz yük gibi görünüyor. Netice de her türlü elinizde ayrıca bir Shinai çantası da olucak. Haliyle bu büyük bavul içerisine Bougu'mu rahatlıkla koyabiliyorum.

Elbetteki yanına güzelce katladığım bougu çantamı da koyuyorum. Gerçi Yunanistan'da bu çantaya sadece perşembe günkü antrenman noktasına gidip gelmek dışında hiçbir işlevi olmuyor. Uyku tulumunu koydum, zira gene bu sadece perşembe gecemiz için sadece lazım olan bir malzeme.

Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da perşembe gecemizi Yudokan Dojo çatısı altında geçireceğiz.

Sonrasında Bougu ve Keiko-gi ve hakama , 1-2 adet t-shirt , kazak , eşofman altı , 1 adet yedek keiko-gi... ve benzeri diğer kişisel eşyalarımı alarak bavulumu hazırladım.

Kedilerimden ayrılmak diğer her şeyi evde geride bırakmaktan daha zor oluyor. Ve inanın ne kadar çok bunu daha önce yapmış olsanız da hiç kolaylaşmıyor.

Tachi & Nito


Şu resimdeki iki süper yumurcak nasıl olur da bırakılıp gidilir ki ? elbette ki gittim ama bi sorun .. niye gittim ? ... neyse saçma oldu.

İstanbul'un nimetlerinden faydalanarak hızlı bir şekilde grubumuz ile bir araya gelmek için Otogar'a doğru yola çıktık.

İstanbul-Selanik 
"Metro Turizm'in değerli yolcuları" olarak otobüsteki yerimizi alarak 22:00 itibari ile yola çıktık. Gerçekten de hem giderken hemde gelirken rahatımız yerindeydi.

Hafif yağmurlu havanın yer yer şiddetli yağışa bıraktığı uzun bir yolculuk yaptık. Ancak tüm yağış ve kötü hava İpsala Sınır Kapısına kadarmış.
Türk sınır kontrol noktasına vardığımız da, otobüsün muavini anons yapıyor ve der ki "Lütfen herkes pasaportu ile birlikte aşağıya inip memura çıkışını onaylatsın." Bizlerde aynen dediğini yaparak bu işlemi gerçekleştirdik.
İnanılmaz bir hızla gerçekleşen bu işlemden sonra tekrar otobüs'deki yerlerimizi aldık.

İpsala Sınır Kapısı ile Yunanistan Sınır Kapısı arasındaki yol gerçekten ilginç. Uzun bir köprüden geçiyorsunuz. Altınızda deniz veya sulu herhangi bir şey varmış hissi veriyor size. Tam ortasında ise Türk ve Yunan bayrakları dalgalanıyor.

Yunanistan Sınır Kapısına varınca otobüsün muavini bu sefer tüm pasaportları kendi topluyor. Bizlerden de yavaşça aracın dışına çıkmamızı istiyorlar. Her bir pasaport tek tek kontrol edildikten sonra ( ki bunu gözünüzün önünde aracın kapısında yapıyorlar ) belirledikleri 3-4 adet pasaport sahibine "parmak izi için kontrole" davet ediyorlar.

Her zaman ki gibi şanslı azınlığın içerisinde olduğumdan bende bu gruba dahil olabildim. İlginç olan şey, artık o pasaportun neresine bakıp anlıyorlarsa artık. Parmak izini henüz ilk defa vermiş olan kişileri seçmiş olmalarıydı.

Açıkçası biraz gerildiğimi itiraf etmeliyim. Parmak izimi alana kadar hem aracı firma hem de başkonsolosluk çalışanları bir hayli ter dökmüşlerdi. Kaldı ki , serçe parmağımın izi çıkmadığı halde sinir krizleri geçirdiklerinden onu da öyle kabul ettiler. Bende biraz bu sebepten açıkçası gerildim.

Görevli memur, pasaportunuzu sistem ekranına okutup sizden işaret ve orta parmağınızı aynı anda ufak bir tarayıcıya bastırmanızı istiyor. ( işte o an .... gerçekten moralim düzeldi ).

Bu işlemde bitince otobüsümüze binip tekrar yolumuza koyulduk.

Selanik- Perşembe
Sabaha karşı 08:30 gibiydi sanırım telefonuma mesaj geldi. Sevgili dostum "Konstantinos Matzaras" ( Kendisine daha sonradan burada "Konstas" olarak hitap edicem, ki orada öyle hitap etmemizi rica etmişti ) nerede olduğumuzu merak etmiş. Ya allahın bir hikmetiydi bu yada Yunan Karayollarının ayrı bir becerisi diyelim tam da o anlarda "Thessaloniki 12km" yazan tabelanın önünden geçiyorduk.  :)

Yaklaşık olarak yarım saat kadar sonra Metro Turizm'in şubesine varmıştık. Konstas'ta bizi yaklaşık 10 dakika kadar sonra gelip aldı.
Kendisi aynı zamanda tüm etkinliğin organizatörü de olmasından dolayı fazlasıyla meşgul bir adam, seminere katılan hocalarla tek tek ilgileniyor. Salon ve diğer evrak işleri, araçlar, ... vs tüm işlere kendisi bakıyor. Ve tüm bunlar yetmezmiş gibi yalnızca bizimle değil , oraya gelen tüm yabancılarla da bizzat ilgileniyor.

Ama biraz bu aşamada kendimize pay çıkarmak istiyorum. En çok bizi seviyor.  :)

Kendisine ait Yudokan Dojo'un anahtarını geçtiğimiz yılda olduğu gibi gene bana verip işlerinin başına döndü. İlk gecemiz olan perşembe gecesini bu salonda geçireceğiz. Açıkçası salona varınca hepimiz biraz gevşedik.

Belirtmeliyim ki, otobüs ile giden tayfa içerisinde Ankara'dan dostlarımız bulunmamaktadır. Haliyle gözünüzde canlandırmanızı beklediğim şey "6 tane irili ufaklı, genci ve yaşlısıyla erkek" !!!
( bu arada yaşlı olan benim... lann... ufak olan da benim ?!?!?!... neyse... )

Yol yorgunluğu ve vücudun yemeğe olan ihtiyacı sebebiyle alacağımız kararlar hemen hemen belliydi. Önce eşyalarımızı bir yerleştirelim sonra yavaştan çıkar ve kahvaltı ederiz.

"Kahvaltı" yani nasıl demeli bilmiyorum ama "Türk kahvaltısı" gerçekten bambaşka bir şey belli ki.
Yani şöyle bir düşününce, öylesine zengin, çeşitli ve bereketli ki. Avrupa'da sanırım buna en yakın ülke ....... yok , yani ben bilmiyorum inanın.

Yunanistan'da bizdeki gibi bir çok pastahane mevcut. Aşağı yukarıda yemek zevklerimiz neredeyse birebir örtüşüyor. Ne de olsa komşuyuz. Ama kendi mahallenizi bir hayal edin yada en yakın merkez noktayı. Kaç tane pastahane görebilme şansınız olabilir ki ? Selanik'te gerçekten pastahane veya hamur işi ürün satan küçük dükkanlardan bir sürü mevcut.

Günümüzü güzel bir pastahanede oturarak ve güzel şeyleri midemize tıkıştırarak başladık. Ardından şehir merkezine giderek etrafı dolaştık. Geçtiğimiz sene de buraya gelmiş olmamın etkisiyle , sanki kendi mahallemde dolaşıyormuşum gibi geliyordu.

Ekonomik kriz'den bahsediliyor, ama bana göre geçen sene daha kötü görünüyordu. Kimisine göre bu yıl daha çekilmez olmuş. Dükkanların bir kısmı boş. İnşaatlar yarım bırakılmış durumda. Ancak insanların yüzlerinde yaşanan bu sıkıntıya ait bir belirti yok gibiydi. Cafeler dolu, sokaklarda alışveriş yapan insanlar, hayatlarında bir kriz yokmuş gibi güler yüzlü insanlarla çevrili etrafımız.

Sokakta yürürken bazen yanımıza birileri yaklaşıp "nerelisiniz?" veya "Türk müsünüz?" gibi sorular soruyorlar. Ardından da "benim ..... de Türk/ Türkiye de yaşıyor" gibi bir sürü güzel cevaplarla sohbet ediyorlar.

Gün içerisinde yapacak pek fazla bir şey bulamadığımızdan olsa gerek ve akşama da Kendo antrenmanı olduğunu da bildiğimizden. Yavaş ama dinlene dinlene yürüyor yada geziyoruz.

Grubumuzda daha önceden Selanik'e gelmemiş olan arkadaşlar da olduğundan, kendilerine şu soruyu sormak istedim "Atatürk'ün doğduğu evi görmek ister misiniz?" . Gelen olumlu cevap ile bir kez daha Ulu Önder Atatürk'ün doğduğu eve doğru yol aldık.

Güzel ve gene duygu yüklü anlar yaşadık. Geçtiğimiz yıl evin içerisinde hemen hemen hiç eşya yoktu. Bu yıl Atatürk'e ait bazı şahsi eşyalar getirilmiş olması ortama ayrı bir hissiyat katmıştı.

Yudokan Dojosuna dönerken önce "Queen Str" isimli mekanda yemeğimizi yedik. Ardından da "Acil Durum Paketi" isimli paketimizi yapmak için Markete gittik. Yararlı ne varsa aldık ( çikolata, peynir, puding, çikolata, Uzo, ekmek, karamelli çikolata, kola ve sanırım azıcıkta çikolata aldık).  

Akşam ki çalışma için dinlenme hayalimizi biraz ertelemek zorunda kaldık. Yemek ve alışveriş derken , Keiko'nun başlama saati bir hayli yaklaşmıştı. Hızlıca hazırlanıp "Atrapos Club" e doğru yola çıktık.

Atrapoz Club - Perşembe
Kulübe geldiğimizde her yıl olduğu gibi bu yıl da yapılan "Çocuk Turnuvası" bitmek üzereydi. Bıcır bıcır kendocular ortalıkta koşuşturup birbirlerine vurmaya çalışıyorlar. Ama ilginç olan çokta güzel vuruşlar yapıyor oluşları, hatta içimizden birinin ( bu nokta da Asrın'ın adını vermeyeceğim ki utanmasın ) !

Mechul Şahıs : Ben DO yapamıyorum , bunlar DO'dan sayı alıyor.

Turnuvanın sonunda her birine yakışacak birer ödül verildi. Bu küçük canavarlar gerçekten çok iyiler.

Yaklaşık olarak saat 20:00 gibi dojodaki çalışmamız başladı. Michel Guentleur Sensei ile birlikte bu çalışmada bize ayrıca Ferenc Kovacs Sensei'de katıldı. Bizim dışımızda ayrıca Macaristan'dan gelen Kendocu arkadaşlarımız ile birlikte güzel bir çalışma yapabildik. Günün şanslısı olarak ilk Guentleur Sensei ile çalışma şansı yakaladım. Ama şans bu değildi, şanslı olduğum bölüm bu ilk keiko'nun yaklaşık 15 dakika kadar sürmüş olmasıydı.  :)

Keiko'nun ardından Yudokan Dojo'suna geri dönüp güzel ve sıcacık bir duş aldık. Bu yolculuktan yaklaşık olarak 2 gün kadar önce grip olmayı başardığım için ve uzun bir otobüs ve günün ardından hızlıca uyumak için uyku tulumuna doğru yola koyuldum.

Yudokan Dojo iki katlı bir kulüp. Alt kattaki zeminde bizim ekip yatarken, üst kattaki zeminde ise Macaristanlı arkadaşlarımız kaldı.

Yudokan Dojo - Cuma
Sabahın köründe hışır hışır bir ses fena halde rahatsız ediyordu. Tam sağ tarafımda yatan şahıs ( Sina Engin ) , bir şekilde kendi uyku tulumunun içinde bir sola bir sağa dönerek debeleniyor. Bir ara o kadar çok ses çıkardı ki dönüp tekrar kendisine baktığımda, uyku tulumunun içinde sanki namaz kılıyormuş gibisinden duruyordu. Ama daha ilginç olanı içini her ne kadar görmesem de , dışarıdan devasa bir tırtıla benziyor oluşuydu.  .......... her hangi bir anlam veremediğimden ve görüntünün rahatsızlığından arkamı dönüp , görüntüyü hızlıca unutup uyumaya çalıştım.

Saat 11:00 de yapılacak olan çalışmaya benim ile birlikte Metin ve Oğuz arkadaşlarımda katılmadı. Her birimiz ya yorgun , ya hasta veya hastalanmak üzere yada bir önceki geceden hafif sakatlanmış durumdaydı.

Geri kalanları çalışmaya gönderip dojoda kahvaltımızı edip mümkün olduğunca dinlenmeye çalıştık.

Saat 15:30 gibi tüm kafileyi Kolindros'a götürecek olan otobüs dojonun önüne gelene kadar, hiç dışarı çıkmadık.

Otobüsümüz dojoya gelince içeride büyük bir gülümse ile bize el sallayan Livio Lancini Sensei'yi gördük. Kendo Camp etkinliğinden bu yana görüşememiştik. Ve görünce gerçekten çok mutlu oldum.

Tüm eşyalarımızın araca yüklenmesi ve yola çıkılmasının ardından Kolindros'a olan yolculuğumuz da başlamış oldu.

Kolindros - Cuma
Otobüsümüz otelimizin önüne geldiğinde yaklaşık olarak 1 buçuk saattir yoldaydık. Otelin sahibi olan çift geçtiğimiz yıldan ben hatırladıklarını ifade eden bir tepki verdiler hemen ( adam kaçtı, kadın en son çığlık atıyordu .. nedenini anlamadım ) , küçük bir yemek problemim olduğundan ev sahibemiz yanıma yaklaşıp geçen sene neler yediysem onları tek tek saydı ve "doğru mu?" diye kibarca sordu. "elbette" cevabını alınca da "merak etme senin  için hepsi hazır olucak" diyerek diğer misafirlere "hoşgeldin" demek üzere uzaklaştı.

Oda numaramız "218", bahsi geçen 6 kişi bu oda da kalacak. Açıkçası odayı çok merak ediyordum. Odaya vardığımda ekip  beklediğimden daha küçük bir oda ile karşılaştım. Ama 2 adet ranza ve 2 adet tekli yatak ve 3 komodin ve 1 tane de büyük gardırop barındıracak kadar da ferahtı. ( Ben kral dairesinde kalırız sanıyordum da )

Yataklarımızı seçme işleminde bir kaç küçük uyarıda bulunmak zorunda kaldım. Netice ben kendim için odanın iç tarafına yakın olan ranzanın alt katını seçerken, üst katıma komşu olarak grubumuzun en küçüğü yerleşmeyi seçti.

Kendisine basit bir kaç kuralımı söyledim hızlıca ;

* Uyurken ıslanmaktan hoşlanmam, bu yüzden altına işeme
* Yatağına çıkarken beni sakııııınnn rahatsız etme
* Sabah kalktığımda suyum ve meyve tabağım hazır olmalı !

Akşam 20:00 ye kadar vaktimiz olduğundan eşyalarımızı odamıza yerleştirdikten sonra kimimiz lobiye inip diğer kendocu arkadaşlara katıldı, kimimiz de yataklarımızın konforunu test etme amacıyla uyudu.

Spor salonu ve otel arasındaki mesafe yürüyerek 4-5 dakikayı geçmediğinden hakama-gi'leri giyinerek gittik.


Seminerin resmi olarak ilk günü olmasına rağmen salondaki kendocu sayısı bir hayli azdı. Yunanistan'ın diğer şehirlerinden gelmesi beklenenlerin bir kısmı gece yarısı , diğer bir kısmı ise ya cumartesi sabahı yada pazar günü gelmeyi seçmişti.


Arai Sensei'nin ısınma hareketlerini ve suburileri yaptırmasının ardından Budden Sensei katılımcıları seviyelerine göre gruplandırdı.
Güzel bir çalışmanın ardından gi-keiko ile günü kapattık. Ne mutlu bize  :)

Otele döndüğümüzde her medeni insanın yapacağı gibi "duş 1" diyerek, duşa ilk girmeyi garanti altına aldım. Süper de yapmışım hani, o kadar insanın bir arada kaldığı otelde, aynı anda herkes duşa girerse sıcak suyu mumla ararsınız. Benden sonrakiler biraz soğuk suya razı oldular.

Güzel bir akşam yemeğinin ardından da, tüm günün yorgunluğunu üzerimizden atmak için odamıza dönüp uyumaya karar verdik. Zaten yatağa girince bir şekilde hepimiz bayıldık.

Kolindros - Cumartesi
08:00 alarm çalıyor.
Güzel bir kahvaltı yapmak için lobi katına iniyoruz. Kahvaltı masasında minik bir gerginlik hissediliyor. Hepimiz bugün "Dan Sınavı"na gireceğiz. Kimse direk olarak bu konudan bahsetmese de belli ki herkes bu konuyu düşünüyor.

09:00 itibari ile salonda yerimizi aldık. Matsuda Sensei ilk olarak tüm katılımcılara bokken ile ısınma hareketleri yaptırdı. Ardından da suburilerimizi yaptık.


Bir önceki günde olduğu gibi Dan seviyelerine göre gruplara ayrıldık. Ardından da Kendo Katalara başladık.


Her grup kendi içinde güzel bir çalışma gerçekleştirdi.


Üstteki resimde 3.Danları görebilirsiniz. ( soldakine bakın soldakine )

Kata çalışmasının ardından çok kısa bir ara verildi ve bougularımızı giymemiz söylendi. Aynı şekilde gene gruplara ayrıldık. Başımızda görevli olan hocamızın direktifleri ile de çalışmaya devam ettik. Bir noktadan sonra Mawari-keiko yaptık. Tam bir turu bitirdikten sonra da çalışma Budden Sensei tarafından durduruldu.

Bu noktadan sonra tüm salondaki çalışanlara bir duyuru yapıldı. Çalışma alanı tekrar 3 farklı gruba bölünecek, ancak bu sefer sol tarafa "Deneme Sınavı" , orta gruba "Serbest Çalışma" ve sağ tarafa da "Kata" çalışmak isteyenlerin diledikleri şekilde ayrılmaları söylendi.

Kendi sınavım olduğundan soldaki grup içerisinde yer aldım. Zago Sensei ve Lancini Sensei'nin önemli noktaları özellikle belirttikleri bu çalışma da yaklaşık olarak bir saatlik bir süreçten sonra sona erdi.

Sınav kaydı ve hazırlıklar için verilen bu arada herkeste ayrı bir heyecan iyice görülür hale geldi.



Shodan sınavına girecekler hazır, Nidan sınavına girecek olan da hazırlanıyor ufaktan  :)


İtalya'dan sevgili dostum Giovanni Fresa ve Yunanistan'dan sevgili dostum Elias Papachristos 5.Dan sınavına moral olarak hazır bir görüntü sergiliyorlar.  

Sınava giren öğrenci sayısı ;

Shodan  : 5 kişi   %100 Başarı  ( Sina Engin ve Salih Baki Sayer )
Nidan    : 7 kişi   %100 Başarı  ( Asrın Sustam, Hande Öztürk ve Oğuz Yücel )
Sandan :  2 kişi   %100 Başarı 
Yondan : 7 kişi   % 57  Başarı ( Metin Onarcan ve Akın Aşnaz )
Godan   : 2 kişi   % 50  Başarı

Açıkçası kendi sınavım öncesinde öğrencimin Shodan sınavının başarılı bir şekilde geçtiğini görmek ve tüm kafilemizin aynı şekilde başarılı olduğunu bilmek bana ayrı bir motivasyon oldu.

Sınavım için yerimi aldığımda kendimden gayet emin bir halde, zihnim tamamı ile sınav için hazırdı.
İlk maçımdaki rakibim ( Vasilis Kioustelidis ) yorgun olduğundan olsa gerek benim için rahat bir maç oldu.
İkinci maçım da ise Maltalı arkadaşım Jonathan Mallia ile karşılaşma şansım oldu. Bana göre gayet başarılı bir sınav oldu doğrusu. 

Neticesinde ise içinde bulunduğum 4 kişilik gruptan 3 kişi ( Ben, Metin Fırat Onarcan ve Jonathan Mallia ) başarı ile çıktık.

4.Dan Başarı Tablosu

Türk Ekibinin Sınav Başarı Tablosu  :)

Bir üst resimden anlayacağınız üzere sınava giren 7 kişi de başarı ile sınavlarından geçmişlerdir. Her birini tek tek tebrik ederim ( gerçi orada da ettim ama .. neyse ).

Ardından da sınav sonrası telaş başladı tabi ki, hocalarımıza giderek teşekkür ve tavsiye alma savaşı. Hatıra amaçlı fotoğrafların çekimi, arkadaşlarımızın tebrikleri .... höh yoruldum. Sonrasında sınav ücretinin ikinci yarısının ödemesini yapmamız için çağrı yapıldı da biraz daha ayaklarımız yere basabildi.  :)

Ve tüm bu işlemler bitince sevdiklerimizi arayıp sonuçlarımızı haber verdik. Sonrasında ise günün stresi ve heyecanına kapılıp unuttuğumuz "yemek" için otelimize keyifle yürümeye koyulduk.

Yemek masasına oturduğumuzda herkesin yüzünde hafif bir tebessüm ve aynı anda da yorgunluk görülebiliyordu. Bıraksalar bizi orada uyuyabilirdik herhalde.

Günün geri kalanında ise tüm kategorilerde bireysel maçlar yapılacak. İnanın hiiiiç ama hiiç gidesim yoktu. Bir şekilde de olsa arkadaşlarımın yanında olayım diye kendimi zorla salona götürdüm. İlk olarak Kyu-Bayan Bireysel turnuvaları yapıldı. Ardından ise Dan-Bayan Bireysel turnuvası ile devam edildi.

Geçtiğimiz yıl bu turnuva da adından ciddi bir şekilde söz ettiren "Merve Giray" ve "Ezgi Şan" olmadığından turnuva öyle aşırı heyecanlı olmadı. Ancak ilginç bir şekilde ilk günden bu yana bu iki kızımızı herkes sordu.

Dan-Bayan Bireysel turnuvasını Athens Kulübünden "Asteria Akila" kazandı. Geçen sene 3.olmuştu ve geçen sene Annesi "Antigone Tsintza" birinci olmuştu. Bu yıl roller değişti ve annesi üçüncülük ile yetindi.

Bu karşılaşmaların ardından sıra Kyu-Erkekler Bireysel maçlarına geldi. Kafilemizden Sina Engin ve Salih Baki Sayer kendi grup maçlarında türlü türlü rezillikler sergiliyorlar ( şaka tabi ki ). Ama ilginç olan şey, sevgili öğrencim Salih'in gruplardaki performansı oldu.

Bir beraberlik, bir yenilgi ve bir galibiyet ile ikincilik için tekrar bir maç yapması istendi. Adam kazara o maçını da hızlıca kazanmaz mı ? kazandı valla.

Sonrasında çıktığı ilk maçını da hayatında bir daha asla yapamayacağı şekilde iki vuruş ve iki net sayı ile de aldı. Gözümden küçük bir damla yaş aktı. Allahım bu günleri de görmek nasip oldu ya.

Ben üzerimdeki şaşkınlığı atamadan adam çeyrek finale kadar çıktı. Yaban ellerde kurban kesmek istesek, kurbanı nereden bulucaz diye bir derde girdik. Çok şükür o maçında kaybetti de her şey normale döndü.  :)

Dan-Erkekler Bireysel maçlarımız başladığında artık o kadar yorgunduk ki, kimisi bir kenarda uyuyor, kimisi çoktan spor alanını terk etmiş oteline dönmüştü. Bense kendi grup maçında nasıl hızlıca yenilirim de otele dönüp sıcacık bir duş alırım derdindeyim.

Kazara gruptan ikinci olarak çıkma gafletinde bulundum. Ama yeteneklerim sayesinde bir sonraki maçta yenilmeme kimse engel olamadı bu sefer.  :)
Tüm kafile elemanlarının maçlarının olmadığını anladığımız bir noktada koşar adımlarla otele dönemeye başladık. Bu arada saat 23:00'ü biraz geçiyor. Allahım daha yarın kendo var.

Odamıza dönüp duşlarımızı aldıktan sonra küçük grubumuzla odamızda ilk kutlamamızı yapalım istedik.Kimin aldığını bilmediğim bir viski şişesi ortaya çıktı. Restorantan aldığımız 6 bardak sehpanın üzerinde bizi bekliyor.

Yılların verdiği bilgi birikimi ve geçmişte gittiğim barmenlik kursunun bana verdiği yetkiye dayanarak bardakları doldurmaya gönüllü oldum.

Herkese ne kadar içmek istediklerini sorduktan sonra ( bir kişi hariç ), bardakları doldurdum. İçimizden sadece bir arkadaşımız adını vermicem ( Sina ) "Bana duble koy" diye cesurca bir adım attı. Elbetteki kırmadım. Bardağı komple doldurdum.  :)
Şerefe kadeh kaldırıp içkilerimizi içtikten sonra da restorant a doğru yola koyulduk.

Aşağısı ana bana günü herkesin velisi gelmiş..... yok yahu, yani kalabalık demek istedim.

Yudokan dojosuna İstanbul'dan gelirken getirdiğim 1 kilo fıstıklı baklavayı götürdüğümde çok sevindiler.

Afiyet olsun  :)

Macaristan'dan gelen arkadaşlarımızın apayrı bir sürprizi vardı.
İçlerinden bir tanesinin kız arkadaşının doğum günüymüş. Ve mutfaktan çok güzel bir pasta yavaşça önümüzden geçiyordu. Ancak sürpriz bu değildi ! Bu arkadaşımız o an kız arkadaşına evlenme teklif etti. Tabi ki olumlu cevabını da aldı.  :)


İlerleyen saatler neticesinde ve alınan alkolün de etkisini de hesaba katarsak, hem yorgunluk hem eğlence bir arada ilginç oluyor. Ertesi sabah ki programın sabah 09:00 da başlayacağını da biliyor olmamız bizi daha da motive ediyordu.

Odamıza çıktığımızda sanırım saat 02:30 civarıydı. Arkadaşlar, ben artık bu gibi şeyler için cidden yaşlıyım. Kafayı nasıl koyduysam sabah ki alarma kadar sağlam uyumuşum.

Kolindros - Pazar
Sabah sabah bu alarm neden çalar ki ?!?!?!

Kimsenin kalkmaya mecali yok.
Bir kısmımız kahvaltı için aşağıya indi. Ben oda da basit bir sandviç hazırladım. Sonrasında da yavaş yavaş giyindim. Ufaktan çantamı toparladım.

09:00 da Takımlar turnuvası başlayacak, ama hazırlıklar ve bazı aksaklıklar yüzünden ilk komut yarım saat kadar geç geldi.

Üstelik benim takımımdaki ( International 2) italya'dan iki kişi ( Fugu Sashi ve Emanuele Stinchi ) şehir turuna gitme kararı almışlar.  Kaldık mı üç kişi ?!?! Neyse bize üç kişi de yeter diyerek sahalara attık kendimizi. Grubumuz toplam 4 takımdan oluşmakta. ilk maçımızı 3-2 kaybettik, ikinci maçımzı 3-1 kaybettik vee son maçımızı gene 3-2 kaybettik. Kendi adıma tüm maçlarımı kazanmış olmam bana ayrı bir gurur verirken , Sina arkadaşımın çabaları da bir o kadar taktire değerdi. Ancak içimizde isim vermek istemediğim ( Salih Baki Sayer ) bir takım üyesinin tüm maçlarını itina ile kaybetmesi gruptan çıkmamız için gereken desteği eksiltti.  :)

Diğer Türk takımı çok şükür 5 kişi olarak devam edebiliyor. Hatta o kadar başarılı bir şekilde ilerliyor ki turnuvanın sonunda üçüncü olmayı başardılar.
Üç farklı kulüpten bir araya gelen bu ekip, gayet başarılı bir kimya ile bize bu mutluluğu yaşattılar.

Karma Takımı : Oğuz Yücel , Hande Öztürk, Asrın Sustam, Metin Onarcan ve Ali Barış Öztürk

Karma Team

Bir de bir anda ortaya çıkan Shiai-Jo A'daki hakem eksikliği yüzünden bana çeyrek final maçında hakemlik yaptırmazlar mı ?!?!?! .... Takuya Murata Sensei ve Matsuda Kazuyo Sensei ile birlikte hakemlik yapma şerefine nail oldum.  :)

Sonunda da Paul Budden Sensei'den "Çok başarılıydın" diye de bir övgü alınca beni görmenizi isterdim. Yani, nasıl desem harbiden bir tarafım tavan yaptı.  :)

Turnuvalar Neticesinde ödül töreni ve ardından kapanış seremonisi yapıldı.


En sonunda ise , bir etkinlik klasiği olan toplu fotoğraf çekimi yapıldı tabi ki  :)


Tüm etkinlik bittiğinde herkes birbiri ile vedalaşmaya, fotoğraf çektirmeye, "seneye gene görüşelim" gibi cümlelerle teselliye veya kendi ülkelerine davet etmeye başladı.

Kulüpler veya bizimkisi gibi kafileler ise böylesine güzel bir etkinliğin sonunda elde ettikleri başarının neticesini fotoğraflamayı da unutmadı.

Bana da bir madalya verselerdi yaa ...  :(

Bana göre etkinlikteki en başarılı ekip bizimkilerdi. Sınavlarında %100 başarı ve 9 güzel madalyayı eve götürme imkanı.

Dan-Bayan Bireysel Fighting Spirit : Hande Öztürk
Kyu-Erkek Bireysel 3.lüğü              : Salih Baki Sayer
Kyu-Erkek Bireysel Fighting Spirit : Sina Engin
Dan-Erkek Bireysel Fighting Spirit : Asrın Sustam
Takımlar Müsabakası 3.lüğü           : Karma


Her anlamda başarılarla dolu bir seminer yolculuğumuz da böylelikle burada bitmiş oldu.
Salondaki insanlar yavaş yavaş çıkınca geriye bizimle beraber son 15-20 kişi kalmıştı. Bizde toparlanıp otelin yolunu tuttuk.

Kolindros'tan kalkacak olan servis aracımız 17:00 gibi hazır olucakmış. Yaklaşık olarak 3 saatimiz vardı. Kimisi duşunu aldı, kimisi çantasını hazırladı, kimisi de restorana geçip yemek yedi.

Valizlerimizi hazır ettikten sonraki tek konu ise Selanik'e varınca akşamki otobüsümüz için nerede ve ne şekilde oyalanacağımıza karar vermekti. Bu aşamada Konstas gene imdadımıza yetişti. Ya kendileri ve hocalarla takılabilirdik ya da Yudokan Dojosuna eşyalarımızı bırakarak dilediğimiz gibi dışarıda takılabilirmişiz.

Doğrusu ikinci seçenek tam da istediğimiz şeydi.

Kolindros - Selanik - İstanbul
Yaklaşık olarak 17:00 civarlarında otobüsün hazır olduğu bilgisi geldi. Hızlıca aşağıya inip eşyalarımızı otobüse yükletmek için yanına bıraktık. Diğer bir yandan da Otelinde misafir eden güler yüzlü çiftimizle vedalaşıyoruz.

Bizimle yaklaşık aynı anda otelden ayrılanlar da var, kimisi el sallıyor, kimisi vedalaşmak için yanımıza geliyor.

Dönüş hiç bu kadar gerçek olmamıştı.

Kolindros'tan yola çıktığımızda hava yavaş yavaş kararmak üzereydi. 4 günün yorgunluğu, stresi, hastalığı, mutluluğu ve koşuşturmasının neticesi olarak yolda tabi ki uyudum. Gözlerimi açtığımda Selanik'in içine yeni girmiştik.

Çok geçmeden de aracımız Yudokan Dojosunun önüne zorlu şartlarda varabildi. Hocalarımızla vedalaşarak eşyalarımızı dojoya taşıdık. Şansımıza içeride Macaristanlı arkadaşlarımız da var. Sağolsunlar bizi dışarıya içmek için kendilerine katılmaya davet ettiler. Ancak yola çıkmadan hem bir şeyler yemek hemde artık kafamızı dinlendirmemiz gerekiyordu.

Çevrede en iyi bildiğimiz yere gittik "Queen Str" !

Güzel birer yemek yiyip üzerine de tatlı aldık. Maalesef Yunanistan'da öyle orijinal bir tatlı bulma şansınız pek yok. Hatta yemekte Türk yemeklerinin aynısı. Ben ve Oğuz sadece farklı diye kaymaklı ekmek kadayıfı aldık.

Asrın en büyük yeteneklerinden birini sergileyerek yemekten sonra anlamsız bir şekilde gene uyudu.
Adam rahat ne diyebilirim ki.

Otobüsümüz 22:00 de kalkacağından, bir saat kala masadan kalkıp eşyalarımızı almak için dojoya geri yürüdük. İki tane de taksi tutunca her şey çok kolay oldu. Taksi yaklaşık olarak 11€ tutuyor. Bagaj ücreti olarak ise standart 2€ alıyorlar.

Otobüsümüz orada tüm görkemiyle bizi bekliyordu. Bu sefer cidden şanslıyız, Metro Turizmin çift katlı aracı gelmiş bizi almaya :)

Şahane cidden, şöför de muavin de Türk çıktı. En azından bir sıkıntımız olunca anlatabileceğiz derdimizi :)

Otobüs kalktıktan sonra uzunca bir süre uyuma şansımız oldu. Ama tabi ki öncesinde hepimizin elinde telefon + beleş internet .... ne olucağı belli , tabi ki facebook a girip ya arkadaş ekliyoruz yada fotoğraf koyuyoruz.  :D

Araç her ne kadar boş bile olsa uyumak zor oldu. Üzerine Yunanistan'dan çıkarken pasaport kontrolü için araçtan inmemiz gerekti. Gerçi adamlar seni araçtan indirip bir kenarda bekletmiyor, "Duty Free var şurada takıl" diyorlar. Bizde çok itiraz etmedik.

Ancaaaaakkk... Türk sınırını geçip pasaport kontrolüne gelince işler iyice saçmaladı. Yunanistan "AB" ülkesi ama sanki biz öyleymişiz gibi bir durum söz konusu. Araçlardan indiriyorlar. Sonra gidip bagajdan kendi valizlerini alıyorsun. Saçma sapan soğuk bir havada sana "şuradaki oda gibi yere valizleri götürün taramadan geçecekler" diyorlar. Gerçi bunu diyen de sadece bizim muavin ! ortada görevli de göremedik.

Hadi onu da yaptık, eeee ??? ... otobüs yanımızda duruyor ama içine de giremiyoruz. Niye ki ? ( Arkadaşlar hava 6 derece ) Sonradan öğrendik ki, bizim çift katlı otobüs de taramadan geçicekmiş !
Nasıl mı ? yaklaşık 30 metre ötede hangar gibi bir yapı var. Otobüs veya diğer araçlar oraya giriyor. Sonra yanında ufak bir kulübe büyüklüğünde bir makine rayların üzerinde bir ileri bir geri gidiyor.

E haliyle bizim gibi bir sürü insan da orada aynı şeyi düşünüyor, "araç taramadan geçicekse biz niye indirdik valizleri ?"

Ben onu da geçtim artık, o kadar çok insan var ki soğukta bekleyen, o iki zımbırtıyı yaparken yanında bir bekleme odası gibi bir şey yapsana be arkadaşım. Ve tabi ki beklenen netice ; Ben zaten giderken hastaydım ama ekibin geri kalanı da dönerken bir güzel hasta olabildi. Türk topraklarına hoşgeldiniz.

Sabaha karşı 04:00 civarında otobüse binme şerefine nail olabildik. İnanın sonrasını pek hatırlamıyorum. Bir ara gözümü açtığımda Otogara yakın olduğumuzu fark ettim, o kadar.

Sağ salim otogara gelipte otobüsten inince çarşamba akşamından bugüne kadar olan sürede gerçekleşen güzel ve eğlenceli yolculuğumuzda resmen bitmiş oldu.

Artık eve gitmek ve güzel bir banyo yapmak dışında bir hayal kurmuyorsunuz.

..............
..............

Her anlamda güzel bir etkinlik tecrübesi yaşadım. Bir sürü yeni arkadaşım, geçen sene tanıştığım insanlarla da daha güçlü arkadaşlıklarım oldu.

Güzel bir seminerde bulundum, gene bir çok şey öğrendim. Öğrendiklerimi de kulübümde paylaşıcam.

Seneye gene orada olucağımı biliyorum. Seneye gene dostlarımı görüceğim.

Kafile de yer alan arkadaşlarıma çok teşekkür ederim.

Bizi davet eden Konstantinos Matzaras'a çok teşekkür ederim.

Üzerimde emeği olan tüm hocalarıma ve çalışma arkadaşlarıma çok teşekkür ederim.




Saygılarımla
:)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

2024 Edinburgh Kendo Seminar - Sakın Kaçırmayın !!!

Merhaba Arkadaşlar, Bilen veya araştıran arkadaşlarımızın severek takip ettiği çok keyifli bir kaç blog'tan biri olan '' Kenshi ...